15 Aralık 2014 Pazartesi

Garnier Saf ve Temiz Neem Arındıcı Temizleme Jeli

Merhaba :)

Günlük cilt bakımımızda en çok kullandığımız temizleme jelinin , cildimize en çok etkisini gösteren ürün olduğunu düşünenlerdenim. Özellikle dönem dönem çıkan sivilceler, iyi temizlenmeyen ciltte biriken siyah noktalardan kim rahatsız olmaz ki ? Bana temizleme jeli mi yoksa sabun mu diye sorduklarında şüphesiz tabi ki temizleme jeli diyorum. Lütfen cildinize sabun kullanmayın.

Garnier Hindistan'da asırlardır kadınlar tarafından bilinen ve kullanılan Neem yaprağı ve Çay Ağacı özlerini birleştirip bize yeni bir temizleyici sunmuş.
İçeriğindeki doğal Neem yaprağı ve Çay Ağacı özleri ile cildi derinlemesine ferahlatıyor ve canlı bir görünüm kazanmasını sağlıyor. Böylelikle cilt fazla kir ve yağdan arınıp temizlenmiş oluyor. Temizlerken bir yandan da nem ve yumuşaklık kazanmasına yardımcı oluyor.

İçeriği gözüken ambalajları pek sevmiyorum bu yüzden bu tarz ambalajlarla aram daha iyi.

Yapısı, kokusu ferah ve hoş kokuyor. Güzelce köpürmesi ve verdiği temizlik ve ferahlık hissini sevdim. Fiyatının da makul olması ayrı bir avantaj.

İçerik: http://nesneslis.blogspot.com.tr/

Bir boomads advertorial içeriğidir.

4 Aralık 2014 Perşembe

2014 Aralık Wishlist

Herkese merhaba!

Bu yıl, önceki iki seneye göre daha sakin bir kozmetik alıcısı oldum. Sanırım çok fazla üründe en iyiyi bulmamdan olsa gerek, çılgın gibi alışveriş yaptığım sadece 3-4 ay oldu. Yılın 12 ayı olduğu düşünülürse kendimi tebrik ediyorum bu durumda. :))

Bu yıl alıp çok memnun kaldığım ürünler ve son zamanlardaki ilgi alanlarım, merak ettiklerimden bir istek listesi hazırlamak istedim.

Öncelikle bu yıl vücut bakımının da çok göz ardı edilmemesi gerekenlerden olduğunu öğrenmeye başladım. Güzel bir parfümlü losyon ile cildin yumuşacık olduğunu ve mis gibi koktuğunu görmek fazlasıyla hoş bir duyguymuş. Vücudum yüzüme göre daha kuru olduğu için vücut yağları da ilgimi çekiyor. Burada da aklıma en güzel alternatiflerden L'occitane geliyor.


Geçen yıl parfümünü aldığım Akasya&Mimoza serisi, herşeyden illa bıkan bende bile zaman geçtikçe hayranlık uyandırdı. Serinin vücut yağını marka standında denemiştim, parfüm şişesinin yanına koymak da beni memnun ederdi.


L'occitane'ın badem yağı gerçekten harika ve internette de çok iyi yorumları var. Bir keresinde arkadaşımla mağazada elimizde denemiştik ve iyice yedirmemize rağmen yok olup gitmeden cildimizi uzun süre yumuşacık tutmuştu. Çatlaklara da iyi geldiğini iddia ediyor hamilelik sürecini yaşayanlar. Bilmeyenlere önerilir.
1 seneden fazladır radarımda kendileri.


L'occitane yeni bir parfüm serisi çıkarmış ve içinde bu ışıl ışıl, pembe güzellik pudrası varmış. Şişesi ve rengi, ışıltısı yeter, kokusunu bilmeden bile alır kullanır insan. Hem bir parfüm ne kadar rahatsız edici olabilir ki? Hepsinin amacı güzel kokmak.


Victoria's Secret'in diğer basit görünümlü mist setlerini pek beğenmiyorum ama bu parfümleri olan setlerinin 4 farklı tasarımdaki şişesiyle body mist setini de gözüm fazlasıyla kesti. Parfüm şişelerinin yanına güzel arkadaş olur, farklı seçenekleriyle de değiştire değiştire kullanma fırsatı sunarlar.


Aynı şekilde The Body Shop'un da cam şişelere geçen ve bir kısmı yeni olan body mistlerinin içinde çok güzel bir koku vardı. Ne olduğunu hatırlamıyorum, Satsuma ya da Mango yu çok beğenmiş olabilirim ama tatlı turunç kokularını da çok seviyorum. Hafızam beni yanıltmıyorsa Şeftali kokusu olduğunu da hatırlıyorum, hatta denedim sanki bir mağazalarında ve çok güzeldi. Ya da benzer bir koku da olabilir.
Her halükarda, zevke uygun bir sürü seçeneği var.


Kiehls'in Creme de Corps serisi de gerçekten yemeye değer. Tabi siz alıp yemeyin, ama kokusu o derece aklınızı başınızdan alacak. Muhtemelen sahipleri tadına da bakmıştır. Hatta sahip olup deneyen varsa bir yorum bıraksın, yargılamam, hak veririm.
Seri olarak gayet güzel görünüyorlar ama özellikle Whipped Body Butter ve losyonunu denemeli.

Vücut bakımını geçip makyaj konusuna gelirsem...


Bu sene doğru düzgün tanıştığım Chanel Illusion D'ombre serisi, gerçekten de her koleksiyon rengi kaçırmadan alınacak kadar iyiymiş. Bende henüz sadece Utopia var (blogda yazısı mevcut) ama gerek yapısı, gerek kalıcılığı, gerekse o tarifi zor ışıltısıyla, bir de koca bir 4 gramlık miktarda gelmesiyle bence üç basamakların başındaki fiyatına değiyor. Görseldeki en "gereksiz" gördüğüm renk Emerveille, her ne kadar aksine kullanışlı görünse de bence çok temel far paletlerinde bile bulabileceğiniz bir ton. Fakat gözüm Epatant başta olmak üzere diğer tonlarda.


NARS Dual Intensity farlarla ekim ayı başı gibi tanıştık diye hatırlıyorum. Hatta seriden aldığım ilk far Himalia oldu. Ve pahalı olmasına rağmen (1.5 gramlık ürün 85 lira) her kuruşuna KESİNLİKLE değdiğine inanıyorum. Hem çizgilenmeden, hem gün içinde yüze dökülme yapmadan, hem de yok olmadan ışıl ışıl kalıyor. Gökten büyük bir miktar para düşse gider bütün renklerini alırım serinin, o derece beğendim. Ama şimdilik öncelikleri bordo ve "burgundy" tonlarına veriyorum. Cafe Makeup'ın hazırladığı bu görselde alt sırada soldaki iki ton olan Desdemona ve Phoebe bana göz kırpıyor gibi.


Tom Ford'un rujları YSL'in Rouge Volupte serisinden de başarılı. Dudaklara daha iyi tutunuyor, o kadar kayıp gitmiyor, ama yine çok kremsi, yağ gibi kayıyor ve fazlasıyla opak. Ayrıca ambalajlarının karizma puanı tavanlarda.
Bu görselde sağdaki Spanish Pink, YSL, Givenchy ve MAC muadillerini almama rağmen hala ve hala en çok istediğim Tom Ford ruj. Aynı şekilde içinde daha çok pembelik bulunan, soldaki Pink Dusk da "ikisini beraber al ve bir daha ruja hiç ihtiyacın olmasın" dedirtiyor.
Aylardır aklımın köşesindeler.


Armani Eyes To Kill maskara, verilen fazla paraya değen nadir high end maskaralardan olarak gösteriliyordu. Lisa Eldridge'den bir sürü bloggera, o kadar çok duymuştum ki, İstinye Park Sevil'de kuzenime uyguladıklarında birebir görünce "YOK ARTIK!" demiştim ve konu kapanmıştı. 
İlk fırsatta benim olacaksın!


Her ne kadar artık aydınlatıcı kullanmasam da bronzer a yeni yeni el atmaya başladığım şu dönemde, inceliği ve kullanışlılığı çok başarılı olan MAC 109 fırça, fırsat bulunca almayı düşündüğüm tek fırça. 3 basamakları gören fiyatı çok çılgın olmuş ama bir gün kavuşacağımıza inanıyorum.


Gelelim kitaplara...



Son zamanlarda düzenli kitap okumaya dönmüş ve fazlasıyla boş vakti olan halimle bu iki roman şu anda en çok merak ettiklerim. İlişkiler'in hikayesini incelemenizi tavsiye ederim. Eğlenceli bir romana benziyor. Hele "Bir İkea Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakirinin Yolculuğu"na hiç değinmeyeyim, birkaç güzel yorum okudum hakkında, ve adı bile hikayeyi merak etmeme yetti.
Bu romanlar "alınacak kitaplar" listemin başlarında.




Yakın zamanda kısmetse işe girme ihtimalim var ve kurumsal iletişim ya da pazarlama alanında çalışmak istiyorum. Büyük markaların hikayeleri ve özellikle de pazarlama hikayelerini okumak çok güzel olur. Bu kitaplar da bu yüzden "merak edilenler" listemde.


Son olarak, geleyim en büyük isteğime...
Ekim ayında 5 günlüğüne görevli olarak çalıştığım bir kongre için kaldığımız otelde Just Dance adlı oyunla tanıştım ve resmen hayatımı değiştirmem için çok büyük bir adım oldu.


Oyunda aynen böyle karakterler var ve siz ister solo, ister duo ya da ister dörtlü kareografilerde bir karakter seçip dansları birebir yapmaya çalışıyorsunuz. Oynayanları izlemek çok eğlenceli fakat ben evde kendi rahat ortamımda kendi kendime oynamak istedim ama şu anda sırf bu oyun için bir oyun konsolu alacak durumum olmadığından telefon için hazırladıkları "Just Dance Now" adlı uygulamayı keşfettim. Hergün toplamda 7 şarkı bedava oluyor ve bilgisayarınızdan da girip, telefonu sağ elinizde hareketlerinizin dedektörü olması için tutuyorsunuz. Böyle birkaç hafta oynadım ve geçen hafta yediklerimi de ayarlamaya başlayınca hem eğlenerek, hem evimin sıcak ve rahat ortamında hem de bedavaya kilo vermeye başladım. Çünkü çok ara vermeden arka arkaya en az 15 dakika oynarsanız, 15.dakikadan itibaren yanmaya başlıyorsunuz resmen. Ben en az 35 dakika oynuyorum. Tempolu yürüyüşten çok kalori yaktırıyor ve inanılmaz terletiyor. Her seferinde arkasından duş alacak kadar. Hiç abartmıyorum, kesinlikle denemelisiniz.

Youtube'da yüklenmiş yüzlerce videosu olduğunu gördüm, hatta 2 gün önce de şu videoyu bulunca sanırım sağlığımı kurtarmak için çok büyük bir adım atmış oldum.



İlk fırsatta kısmet olsun da işe gireyim, kendi XBOX'ımı alıp, Just Dance 2014 ve 2015'i de alıp kendi Sweat mode (terleme modu) listelerimi hazırlayıp bol bol dans edeyim istiyorum. Hem eğlenceli hem çok etkili. Benim kadar geç kalmışsanız artık siz de Just Dance ile tanışın.

Gayet uzun bir liste oldu ama görüldüğü gibi bu yıl benim için vücut bakımının ve mono, ışıltılı farların yılı oldu. Dansın, kitap okumanın yılı oldu.

Sizin son zamanlarda istek listenizde neler var? Paylaşmayı unutmayın!

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

3 Aralık 2014 Çarşamba

Kryolan TV Paint Stick Fondöten

Herkese merhaba!

Geçtiğimiz sene tanıştığım ve özel gün makyajı dendiğinde akla ilk gelen fondötenlerden Kryolan TV Paint Stick'ten bahsedeceğim bugün. Kendisi benim kendi tonumu birebir bulduğum ve cildimle boynumun ton olarak birebir örtüşmesine vesile ilk fondöten olmuştur. Aynı zamanda cildi kusursuzluk abidesi olarak göstermesiyle de meşhur.
İlgilisi fazlasıyla var, güzellik merkezlerinde, kuaförlerde Kryolan kullanılıyorsa genelde makyajınızı bununla yaparlar. Öyleyse nasıl bir fondöten bu, bunu anlatayım bugün.



Kryolan TV Paint Stick, televizyon makyajının olmazsa olmazlarından. Haber bültenlerinde gördüğünüz spikerlerin o kusursuz ten makyajının neredeyse her zaman kahramanı olan fondöten bu. Çok yoğun ve yüksek kapatıcılığı olan bir fondöten. Gelin ve özel gün makyajlarında da yine fotoğraflarda kusursuz bir ten görüntüsü sağlaması için çok tercih ediliyor.

Çok yoğun bir yapısı var, döndürmeli ambalajının içinde bir baton halinde duruyor. Stik olmasından anlaşılacağı üzere çok katı formda bir ürün.
Bu ürünün kapatıcılığı her ne kadar çok yüksek olsa da, farklı uygulama teknikleriyle kapatıcılık oranını düşürmek, maske havasından çıkarıp biraz daha hafif olarak kullanmak mümkün. Fakat yoğun haliyle gözeneklere pek hava alma fırsatı vermediğini düşünüyorum, geçen sene gittiğim kursta eğitmenimiz hergün kullanmanın cilt için iyi olmayacağını söylemişti. Bu yüzden arayı açarak ya da sadece özel günlerde kullanmakta fayda var.

Kuru bir ciltte hiç iyi durmayan bu fondöten için iyice temizlenmiş ve bolca nemlendirilmiş bir cilt şart. Yağlı bir cildiniz varsa cildinizin yağıyla bu fondöteni teninize yedirmeniz kolay olacaktır. Fakat normal ve kuru cildin fondötenden önce nemlendirici uygulaması şart, yoksa ciltteki bütün pürüzleri vurgulayacağını düşünüyorum.

Çok yüksek bir kapatıcılığı var ama nemli bir makyaj süngeriyle yedirirseniz daha hafif bir hale geliyor. Tabi yüksek olan kapatıcılığı da orta/düşük kapatıcılığa dönüşüyor.

Ben mezuniyet makyajımda bu fondöteni tercih etmiştim ve makyajdan en az benim kadar anlayan kuzenim o gün cildimin kusursuz göründüğünü söylemişti, ki orta dereceli sivilce ve kızarıklık problemi olan biriyim. Doğal haliyle hiç de kusursuz bir cildim yok.

Bu fondöten uzun süreli kullanımda yok olup gitmemesine rağmen 3-4.saatten itibaren yağlanma problemi olan ciltlerde parlama yapıyor. Yani çok yoğun olması üzerine bir pudra gerektirmediğini göstermiyor. Bu yüzden fondöteni kullansanız bile yanınızda uygun tonda pudranızı taşımanız iyi olacaktır.

Bence özel günler için gerçekten iyi bir seçenek. Çantanıza pudranızı da atıp çıkın, çünkü bu fondötenin verdiği o kusursuz görüntüyü veren çok fazla fondöten yok. Olanlara da şu anda örnek veremem, ben şahsen bir sürü fondöten denemiş olmama rağmen bilmiyorum.

Kryolan TV Paint Stick'in yoğunluğunu ve sağladığı opaklığı da göstermek istedim.

Doğal Işıkta

Gölgede

Kryolan TV Paint Stick'lerin şu anki piyasa fiyatı 104 lira. 

Bu fazlasıyla meşhur fondöten hakkında sizler ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi paylaşmayı unutmayın!
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

30 Kasım 2014 Pazar

Bitenler & Çöpe Gidenler IV

Herkese merhaba!

Dördüncü "Bitenler" yazım için ürünleri sınıflara ayırıp fotoğraflamış, düzenlemiş ve 2 aydır yazmamışım. Daha fazla unutmadan hemen Ekim 2014'e kadar bitirdiğim ve boş ambalajlarını da çoktan çöpe attığım ürünleri görelim.


Vichy Purete Thermale Işıltı Veren Köpük Temizleyici: Gündelik bakıma çok üşenen, hele hele bu tip kozmetik ürünlerini çok seyrek kullanan biri olarak sadece makyajımı temizlerken denedim bu temizleyiciyi başlarda. Hatta neredeyse dibini görene kadar. Ten makyajından cildi arındırma konusunda çok başarılı bulamadım ama gündelik bakım için cildi temiz tutma amaçlı kullanırsanız güzel oluyor. Cildi çok kurutmuyor, hafif ışıldar halde bırakıyor. Güzel ve hafif bir kokusu var ve hafif bir köpük kıvamında.
Tekrar almayı düşünecek kadar beğenmediğimden Lancome Mousse Eclat ile devam ediyorum.

Lancome Tonique Douceur: Tam dereotu gibi kokan ve şahsen hiçbir işe yaradığını görmediğim bu toniği dibine kadar indikten sonra çok uzun süre hiç ellemedim. O derece sevmedim. En sonunda zaten az kaldı diye düşünüp bitirdim. Tekrar alınmayacak.

Glamglow Youthmud Kil Maskesi: Bunu Supermud'ın tam, Youthmud'ın deneme boyu olduğu bir kofreyle almıştım. Tahminimce içinden 5-6 kullanımlık ancak çıktı. Supermud'la aynı işi yaptığını düşünüyorum. Farkları bunun yüzde karıncalanma hissi vermesi ve daha güçlü bir etkisi olması. Ayrıca içinde de kil parçaları daha fazla. Ben genelde peeling için biraz güçlü ürünleri tercih etsem de Supermud'la aynı derecede memnun kaldığımı söyleyebilirim. Tam boyunu tekrar alır mıyım bilmiyorum. Supermud'a devam ediyorum bu bittiğinden beri.

Pantene Argan Yağlı Elixir: Saçlarınız nemliyken uyguladığınızda taramayı kolaylaştırıyor ve güzel, hafif bir koku bırakıyor. Saçlarınıza hafif ipeksilik de katıyor. Memnun kaldım/kalmadım diyemeyeceğim bir şey. Bitince tekrar almadım, şimdilik eksikliğini de hissetmiyorum.

Monteil Acti Vita Anti Aging el kremi: Çok güzel bir klasik krem kokusu var. Çok yoğun bir etki bırakıyor bence, ellerinizi yumuşacık yapıyor ve kupkuru bile olsalar kendilerine getiriyor. Şişenin dibini görmeme az kaldığında kullanmaya kıyamamıştım. O derece sevdim.
Bu markayı nerede bulabilirsiniz bilmiyorum ama ben şansıma yakınımdaki küçük AVM'de buldum (Başakşehir'de olunca insan şaşırıyor). Sanırım fiyatı 34 liraydı. Çok methedilen L'occitane el kremleri bile bunun yanında hiç bence. Bulduğunuz yerde kapın bir tane.

LUX Makyaj Temizleme Pamukları: Bunlar daire baskısı olan pamuklardı. İnişli çıkışlı tasarımını sevmedim çünkü daha çok baskı uygulayıp özellikle de kirpikleri kolay yolabildiğini düşündüm. Benri ya da Benri gibi düz zeminli pamuklarla devam ediyorum.


Lux Pamuklu Çubuk: Bunları özellikle zor çıkan göz makyajlarında kullanmayı çok seviyorum. Çubuğu makyaj temizleyiciye batırıp kirpik dibinizdeki kalıntıları çok kolay temizleyebiliyorsunuz. Burada bir tane göstermişim ama sanırım 2 kutu bitirdim yakın zamanda.

Makeup Factory Velvet Lifting Fondöten: Bunu sanırım 2 sene önce bir heves almıştı annem. Hiç kullanmadı, sonunda tarihi geçtiğinden attım. Kapatıcılığı yüksek, kadife bitişli bir fondötendi. Tonu bana hiç uymadığı için kalıcılığını denemedim ama bitişi ve kapatıcılığını beğendim. Yine de yüzde hissedilir derecede ağır olduğunu söyleyebilirim.

YSL Glossy Stain 07 Coral Aquatique: İlk glossy stainim, tek glossy stainim oldu. Bu ürünün yapısını ve dudakta plastik gibi birikmesini, yapış yapış hissini hiç sevmedim. Bu renk çok kullanışlı bir mercan tonuydu. Kokusunu ve bıraktığı soğuk hissi seviyordum ama kullanmadım uzun süre ve son kullanma tarihini geçirdi. Yarısından azı kalmışken çöpe gitti.

MAC Painterly Paint Pot: MAC'ten ilk alışverişimde aldığım 2 şeyden biriydi. Uzun süre çok severek kullansam da zamanla kuruyup taşa dönmesi ve makyajla ilgili bilgim arttıkça göz kapaklarımda çizgilenmesi ya da çok kuru durması kendisinden nefret etmeme sebep oldu. Cam kabının dibini görebilmiştim ama sonrasında zaten nefretim büyüdükçe büyüdü ve bir süre daha bekledikten sonra çöpe gitti.


Carolina Herrera 212 ICE : Sanırım 2011 yazı için üretilmiş bir parfümdü. Portakal ve pudra gibi kokuyordu, pudra kokusu baskın olacak şekilde. Gündelik kullanım için güzeldi ama bitiremedim. Az kaldığında da daha fazla beklemesin artık çöpe gitsin dedim.

Bath & Body Works Pink Schiffon Body Mist: Geçen yıl BBW İstinye Park'a ilk kez girdiğimde doğumgünü olan bir arkadaşıma diye almıştım bunu. 238 ml'di sanırım. 34 liraydı diye hatırlıyorum. Kokusu şekerli kokular sevenlere önerilir. Arkadaşıma başka şeyler de aldığım için bunu kendime saklamaya karar verip kullanmaya başlamıştım :)) O derece beğenmiştim başta. Fakat bu kadar fazla ürün içerince artık seviyorum diye kullanmaktan çok, ürünü bitirme amacıyla hergün en az 10 fıs sıkarak kullanmaya başladım. Ona rağmen 14 ay gibi upuzun bir sürede bitti.

Prada Candy: 50 ml'lik boyunu almama rağmen tam 2 senede bitirdim. Başlarda kıyamadım kullanmaya, sonra ise turşusunu kurmak için almadığımı fark ettim ve ne zaman dışarı çıksam bunu kullandım. 2 sene kadar benim kokum olmuş oldu. Selamlaşmak için sarıldığım bütün arkadaşlarım "ne kadar güzel kokuyorsun" derdi. Sanırım herşeyden sıkılan maymun iştahlı bünyem bile bunu bitirdiğini kabullenmek istemedi. Bitince başka parfümlere geçtim (Lancome La Vie E Belle, L'occitane Akasya&Mimoza ve geçen ay Escada Joyful) ama hiçbiri bunun kadar içime sinmedi ve "ben"miş gibi hissettirmedi. Tekrar zengin olduğum bir ara belki yine alırım.

Ayrıca fotoğraflarda yer almayan bir NARS pudra da var. Makyajımı sabitlemek için almıştım 2013 Haziran gibi, blogumda o zamanlar yazdığım yazısını bulabilirsiniz. Çok da severek kullanmadığım için geçen ay başka bir şey denemek amacıyla Make Up For Ever'ın başka bir pudrasını kullanmaya başladım. Sanırım ondan daha bir memnunum.

Sizler son zamanlarda bitince tekrar alacak kadar beğendiğiniz neleri bitirdiniz? Paylaşmayı unutmayın!
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

27 Kasım 2014 Perşembe

GRİ VE SOĞUK KIŞ GÜNLERİNE; RENKLİ LENSLERLE RENK KAT!!!

 

Alcon AIR OPTIX® COLORS kontak lensler; gri kış günlerinde bakışlarınıza renk katarak, ortamı ısıtmanıza yardımcı olacak.

Göz bakımında dünya lideri Alcon tarafından üretilen ve güzellikle konforu aynı anda sağlayacak şekilde tasarlanan AIR OPTIX® COLORS renkli lensler; kış günlerinin gri havasını dağıtmamıza yardımcı olacak.

Parlak Mavi, Mavi, Gri, Gümüş Gri, Zümrüt Yeşili, Yeşil, Ela, Bal Rengi ve Kahverengi ile 9 renkten oluşan geniş bir yelpaze sunan AIR OPTIX® COLORS kontak lensler; “3’ü 1 arada” teknolojisi ile doğal ve canlı bakışlara sahip olma imkanı sunuyor.

Koyu bordo ve koyu kırmızı rujlu dudakları; sadece bolca maskara kullanarak öne çıkartan bu kışın makyaj trendinde; AIR OPTIX® COLORS kontak lensler ile sade ama aynı zamanda baştan çıkarıcı bir etki yakalamak mümkün olacak.

Silikon hidrojen yapısı ile lens içinden 6 kata kadar daha fazla oksijenin geçmesine izin vererek, gözlerin maksimum düzeyde nefes alabilmesine olanak sağlayan AIR OPTIX® COLORS kontak lensler; renkli bakışlara baştan çıkarcı bir doğallık ekliyor.

Alcon tarafından nefes alma özelliğiyle, güzellik ve konforu aynı anda sağlayacak şekilde tasarlanmış AIR OPTIX® COLORS renkli lenslerinden; numaralı ve numarasız olarak edinmek mümkün.

*Göz kontrolü ardından reçete ile satışa sunulan AIR OPTIX® COLORS renkli lenslerin, 1 ay süreyle günlük olarak kullanılması öneriliyor. AIR OPTIX® COLORS kontak lensleri; her bir eşsiz rengin, kullanıcının kendi göz rengiyle hafifçe karışmasına izin veren, irisin ince renk farkını taklit eden çığır açıcı üçü bir arada FreshLook® COLORBLENDS® teknolojisi ile üretiliyormuş. FreshLook® COLORBLENDS® teknolojisi ayrıca göz ile renk etkileşimini azaltmak için rengi lens malzemesi içinde muhafaza ediyor.

*AIR OPTIX® COLOR kontak lenslerinin uygunluğu için göz doktorunuzu ziyaret etmek zorunda olduğunuzu da unutmamakta fayda var.

AIR OPTIX® COLORS kontak lensler hakkında daha detaylı bilgi almak için; 

www.tr.airoptixcolors.com

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Estee Lauder Double Wear Kapatıcı & Sumptuous Rimel

Herkese merhaba!

Uzun bir aranın ardından size geçtiğimiz ay çoğu yerde karşınıza çıkmış olabilecek, Estee Lauder'in Double Wear kapatıcı ve Sumptuous rimeli bir araya getirdiği duodan bahsedeceğim.

Ben bu ikiliyi geçen ayın başlarında Boyner'den bir parfüm alırken kasada görmem üzerine alışverişime ekledim. O zaman fiyatı 29.90'dı diye hatırlıyorum. Sumptuous rimelin 2 sene önce tam boyunu almıştım ve sevdiğim rimellerdendi. Kapatıcım da bitiyordu, Double Wear kapatıcıyı denerim, hem bu fiyata daha ne kadar iyi bir fırsat bulabilirim ki deyip almıştım.


Aldığımdan beri o kadar çok kullandım ki özellikle kapatıcı kısmında tek bir harf bile kalmadı. Aynı şekilde etiketinde de pek bir şey belli olmuyor.


Kapatıcının kıvamı biraz yoğun bir sıvı. Sünger uçlu aplikatörüyle çok rahat uygulanıyordu. Parmaklarla yedirince çok inceliyor ama süngerinizle cildinize hafif tampon hareketleriyle uyguladığınızda biraz daha tatmin edici bir kapatıcılık sağlıyor.


Estee Lauder'in Sumptuous rimelini, yukarıda da belirttiğim gibi, 2 sene önce de almıştım. O zaman tam boyunu aldığımda yanında Advanced Night Repair göz serumu ve makyaj temizleyicisiyle geliyordu. Açıkçası ben rimeli seviyorum. Kirpikleri tek tek ayırarak güzelce uzatıyor. Hacim de veriyor ama en belirgin özelliği tek tek ayırarak uzatması bence.


Bence bu tanıtım fiyatıyla alınabilecek ürün için bu sonuç ürünü almaya tereddüt bırakmayacak kadar iyi. Ben rimeli özellikle gündüz makyajlarında tek başına rimel sürüp çıkanlara bile öneririm. Gözleri iyice açıyor ve ben gayet seviyorum. Şu anki klasik satış fiyatıyla alacak kadar beğendiğimi söyleyemem ama bu tanıtım fiyatıyla hala bulabiliyorsanız bence rimeli güzel.

Kapatıcıya gelirsem... Açıkçası geçen ay 5 gün boyunca görevli olarak çalıştığım bir kongrede sabah 8de çıkıp, gece 11-12de girebildiğim odamdan bunu yanıma almam gerektiğini hiç düşünmeden dolanabiliyordum. Yani o kadar uzun süre tamamen yok olmadan göz altındaki morlukları orta derecede örttüğünü söyleyebilirim. Özellikle de tüm yüz makyajınızı yaparken önce fondöteninizi uygulayıp, üstüne süngerle tampon hareketlerle uygulayarak kullanırsanız, gün içinde göz altlarınızın az da olsa normal koyuluğuna dönmesini kabullenebilen kesimdenseniz bence tatmin edici. Tek rahatsız edici yönü bir süre sonra o film gibi tabaka yapısında derin 2-3 çizgi yaratıp dağılmaması. Birikme değil, çizgilenme yapıyor. Yine de koşturmacadan "gözümün altında kaç çizgi oluştuğunu yüzüme bakan herkes dikkat edip sayar mı acaba" diye düşünmemiştim ben. Gün içinde makyaj tazelemeye üşenme dalında ödül alabilirdim öyle bir şey olsaydı. Buna rağmen ben en az 10 saat sonraki göz altlarımın halini görünce "vay be, o kadar dayandın mı cidden?" diye bir tepki vermiştim kendi kendime.

Eğer bu fiyatıyla hala bulabiliyorsanız kesinlikle tavsiye ederim. Ama ikisini de teker teker merak ediyorsanız, kapatıcının daha iyisini bulabileceğinizi düşünüyorum. Rimelin ise fiyatını sıkıntı etmezseniz ben gündelik makyajda gayet güzel durduğu fikrindeyim.

Sizler de bu ikiliyi deneyenler furyasına katıldınız mı? Paylaşmayı unutmayın!
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

16 Ekim 2014 Perşembe

Lorac Pro 2: İnceleme ve Alış Hikayem (Amerika'dan Kozmetik için Güvenilir Bir Öneri)

Herkese merhaba!

Ağustos ayı sonlarında İnstagram'dan "Ludoshemakeup" adlı hesapla tanıştım ve orada belirtilen mail adresiyle hesabın sahibi Büşra hanıma ulaştım. Tam da eylül ayı ortası gibi aldığı siparişleri getirecekti ve ilk defa onlineda görüp bir şey almayı denemek istedim, çünkü ülkemizden ziyade, Amerika'daki kozmetik piyasasını takip ediyorum ve burada bulamadığımız birçok güzel şey var.

Başta, yüksek kapatıcılığı olan ve karmadan yağlıya dönük cilde de uyacak bir fondöten olduğunu okuduğum Becca Ultimate Coverage  Complexion Creme fondöten için ulaştım ve bana uygun tonunu bulmakta sıkıntı çeken Büşra hanım, mail atarak hemen haber verdi. Ona göre Sephora'nın sitesinden sipariş vereceğini söyleyince fondöten için onu uğraştırmak ve tonunu birebir denemeden internetteki yorumlara göre kendime uygun gördüğüm bir şeyi almak yerine, gönderdiğim ücrete denk gelecek başka bir şey mi istesem diye düşündüm ve Sephora ile Ulta'nın sitesinde dikkatimi çekecek bir şey bulur muyum diye iyice araştırdım. Son adımda da, ilk çıktığında hiç ilgimi çekmemiş olmasına rağmen Lorac Pro 2 paleti almaya karar verdim.

Büşra hanım aslında siparişimin 3 hafta sonrasında gelebileceğini söylemesine rağmen, biraz kısmetli çıktım ve erkenden gelen birkaç üründen biri de benim Lorac Pro 2 paletim oldu. Palete kavuşur kavuşmaz farları bir denedim ve gerçekten de meşhur oldukları kadar varmış.

Öncelikle sipariş aşamam aynen yukarıda anlattığım gibi. Büşra hanım çok ilgiyle ve sıcak bir yazı diliyle cevap veriyor. Herhangi bir değişiklik olması durumunda size hemen haber veriyor. Ayrıca paketinizi inanılmaz güzel ve özenle hazırlıyor (fotoğraflamadım ilk halini ama far paletimin yanında gelen ve yazışmalarımızdan çıkardığı kadarıyla denemek isteyeceğim numunelerle birlikte ürünü iyice pat pat (hani şu baloncuklu olanlar) kağıda sarmış ve bir de güzel bir kağıtla kaplamıştı). Bazen verdiğiniz sipariş başta söylediği tarihten erken bile gelebiliyor, o zaman da size güzel bir sürpriz olmuş oluyor.
Hourglass, Becca, Lorac, Urban Decay, Too Faced ve daha ne isterseniz Amerika'dan, kozmetik nâmına tabi, Büşra hanıma ulaşın. Bu hesabı bulduğuma çok sevindim, bundan sonra bir şey alacağım zaman sık sık kendisine ulaşacağım :)

Bu aşamadan sonra geleyim far paletine...


Far paleti yanında bir göz makyajı bazı numunesi ile geliyor. Numune de yeterince büyük, hemen bitecek boyda değil.


Bana bu paleti en cazip gösteren üç ton, üst sıradan 4.ton olan Nectar ve aynı sıradan sondan 3.ton olan Navy, alt sıradan da o ışıltılı haki yeşili olan Jade oldu. Swatch fotoğraflarımda birebirdeki güzelliğinin yanından bile geçmedi Jade'in ama gerçekten çoo...ok güzel bir yeşil.




Pigmentasyonu başarılı mat far bulmak zor iştir genelde, ama Lorac bunu gerçekten başarmış. Üst sıra tamamen mat, alt sıra da tamamen ışıltılı tonlardan oluşuyor. 
Mat tonlarda Nectar gerçekten çok hoş bir şeftali tonu, ayrıca Plum adlı mürdüm tonunu da beklemediğim kadar sevdim ama Black böyle bir palet için yeterince siyah değil. The Balm'ın Nude Tude paletindeki siyah bundan çok daha siyah mesela. Yine de bunu eksi olarak görmedim, liner olarak kullanılmaya yetecek kadar belirgin bir siyah olmasa da, gölgeli makyajda tonları koyulaştırmak için güzel bir koyuluk dozu var. Böylece makyajı birden aşırı "gece makyajı"na dönüştürmeden, kullandığınız diğer tonlara biraz daha gölge katmış oluyor.
Bir de paleti görmeden alma nedenlerimden biri olan Navy'ye geleyim... Sadece swatchladığınızda bile ıslak mendille sildiğinizde parmaklarınız yemyeşil kalıyor. Bir türlü doğru düzgün çıkmıyor, iyi bir makyaj temizleyicisiyle silmediyseniz. Bıraktığı o tuhaf yeşili hiç sevmedim ama o tondaki bir maviyi liner olarak kullanabilirseniz gerçekten çok güzel duruyor. Pigmentasyonu da çok başarılı.



Alttaki ışıltılı sırada Jade beni kesinlikle hayal kırıklığına uğratmadı. Buradaki fotoğrafta güzelliği yeterince ortaya çıkmamış olsa da yeşil bir dumanlı göz makyajı için kullandığınızda müthiş duruyor. Ayrıca bu seriden Beige'i tahmin etmediğim kadar sevdim. Gölgede biraz krem rengi gibi dursa da, ışıkta harika bir ışıltısı var. Ama simli simli bir ışıltı değil bu, daha dozunda ve klasik bir parlaklık veriyor. Kristal gibi diyeyim.
Yabancı bloglarda böyle bir yorum hiç görmedim ama o ton en favorilerimden biri oldu benim.
Buradan bir de Chrome'u çok çok beğendim. İçinde biraz yeşillik, biraz da kahvelik barındıran bir gri. Adının andırdığı gibi biraz duochrome (iki farklı renk yansımalı) bir havası var.

Farları birbirine karıştırmak ve geçiş yaratmak çok kolay. İyi fırçalarınız olduğu sürece hiçbir sorun yaratmıyorlar. Yapıları biraz tozutan cinsten olsa da ortalığı kirletecek dozda değil. Ayrıca baz olmadan da kullanıldığında gayet opaklar.

Sadece mat farları kullanarak bir deneme yapmıştım.


Burada göz kapağımın tamamına yoğun şekilde Nectar'ı uyguladım. Bu makyaj için Urban Decay Naked 3 paletten de faydalanıp oradaki 3 mat tondan en koyu mat pembe tonuyla göz çukuruma gölge yaptım. Dışarıya doğru ve gözün dış yarısında olan gölgeyi Lorac Pro 2 paletteki siyahı iyice yedirerek yaptım ve alt kirpik dibinin dış yarısında da yine aynı siyah var. Kaş altıyla gözün en iç kısmında ise yine Lorac Pro 2 paletten Buff adlı mat ve en açık ton var.

Bu makyajı gerçekten çok sevmiştim, birebirde biraz daha şeftaliye kaçan, sıcak bir ton dalgası vardı. Farların geçişleri de gayet rahat olmuştu çünkü yapıları buna el verecek şekilde.

Bu far paletini Ludoshemakeup aracılığıyla 140 liraya aldım. Amerika'dan isteyebileceğiniz her türlü kozmetik ürünü için kesinlikle içiniz rahat ulaşabilirsiniz kendisine. Benim de ilk online alışveriş tecrübem onun sayesinde oldu.

Siz Lorac Pro 2'yi aldınız mı ve aldıysanız en sevdiğiniz tonlar neler? Paylaşmayı unutmayın!

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

15 Ekim 2014 Çarşamba

NARS Dual Intensity-Himalia

Herkese merhaba!

Fazlasıyla uzun bir aradan sonra tekrar yazmaya dönüyorum, çünkü aylardır heyecanla beklediğim ve hatta ülkemize gelmesinden ümidi kestiğim NARS Dual Intensity farlarla tanıştım ve mükemmel bir rengiyle ilerleyen zamanlarda koleksiyonunu yapabilecek kadar sevdiğim seriye el attım.

Bugün NARS'ın bize gelmeden önce bir sürü yabancı blogda öve öve bitirilemeyen Dual Intensity far serisinden Himalia'yı yazacağım.
Baştan uyarıyorum, BU YAZI ÇOK FAZLA ÖVGÜ İÇERİR!



Öncelikle bu farların en önemli özelliği hem fazlasıyla yüksek pigmentasyonları, hem de adlarındaki "dual intensity"den anlaşılacağı üzere yoğun pigmentasyonlarının iki derecesi olması. İster kuru, ister ıslak uyguluyorsunuz ama iki şekilde de şahaneler. Kuruyken harika, ıslakken ise müthiş metalik ve inanılmaz opaklar.
Ve serinin tamamı ışıltılı. Yani ışıltı sevmeyenler yazının burasında okumayı bırakıp, blogumdan kaçabilir. Sevenlerle devam edelim.


Benim Himalia'yı tercih etme nedenim bu yıl tamamen soğuk tonları tercih eden kozmetik zevkime uygun ve mağazada alırken denediğimde cilt tonum ve göz rengime göre çok hoş, "makyajlı" görüntüsünden çok, güzelliği ortaya çıkaran makyaj görüntüsü yaratması oldu. Açıkçası daha çok soğuk grilerle ilgilendim, bir tane de pembemsi kahve vardı beğendiğim (hiçbirinin adına bakmadım açıkçası mağazada) ama bunu ilk elimde swatchladığımda "Allaaahııııımmm!" dedim, sonra göz kapağımda denedim ayrı hayran oldum. Bu sene aldığım ilk, ve sene bitene kadar muhtemelen daha far almayacağım için, tek kahve tonlu far oldu Himalia. Ama bunun nedeni grimsi ve içinde hafif pembeliği olan bir kahve olmasıydı.


Farın yapısına gelince, yumuşak ve yağ gibi sürülüyor. Ben böyle farlarda fırçaya alıp yoğunluğu azaltmak yerine direkt parmağımla uyguluyorum, o yüzden parmakla uygulamada ıslak kullanmasanız da fazlasıyla opak oluyor, ıslak kullanmaya pek yanaşmadım şimdilik.
Son zamanlarda far kullandığımda göz kapaklarımdan bir ağrı duymaya başlasam da bu farda böyle bir şey yaşamadım.
4 saat kadar gözümde kalan makyajımın farlarının ışıltısı yüzüme dökülmedi/yayılmadı.
Farım BAZ SÜRMEMEME RAĞMEN hiç (!) kırışmadı ve gözün çukurluk çizgisine hiç dolmadı, ki göz kapaklarım biraz yağlıdır.
Ayrıca altına baz sürmeseniz bile fazlasıyla opak ve güzel duruyor. "Nerde benim far bazım?" dedirtmiyor.

Kısacası, yabancı blog ve vloggerların övdüğü kadar varmış. Tek kötü yanı ufacık olmasına rağmen -ambalajı gerçekten çok küçük ve bir far 1.5 gram ürün barındırıyor- 85 liralık fiyatı. Yine de bütün bu yukarıda saydığım özellikler buna da fazlasıyla değmesine neden oluyor.

Ben Himalia'yı geçen hafta Black Cardımda biriken %10 indirimle 85 yerine 76,5 liraya aldım. Daha büyük bir şey olsa durmadan sarılacağım, o kadar sevdim ufaklığı.
Merak edenler varsa kesinlikle tavsiye ederim.

Siz seriye baktınız mı ve herhangi bir rengini aldınız mı? Paylaşmayı unutmayın!
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

4 Eylül 2014 Perşembe

Yves Saint Laurent - Volupte Sheer Candy 08 Iced Plum

Herkese merhaba!

Son zamanlarda mavimsi pembe tonlarında bir ruj ararken bir anda karşıma çıkan, çıkar çıkmaz aldığım YSL Sheer Candy serisinden 08 numaralı "Iced Plum"ı yazacağım bugün. Kendisi benim bu seriden ilk rujum oluyor, ama seriye çok güzel bir giriş yapmamı sağladı.



YSL'in yurtdışında en sevilen ruj serisi aslında Sheer Candy serisi. Ben bu seriyi fazla saydam görüyordum şu ana kadar, bu yüzden şimdiye kadar hiçbir rengini denememiştim. Fakat bunu alırken aklımda opaklıktan çok, aklımdaki rengi bulma isteği vardı ve istediğimi bu seride bulunca bu seriye de giriş yapmış oldum.

Tabi öncelikle ambalajı klasik Volupte serilerindeki rujların güzelliğine sahip, fakat Volupte Shine ya da klasik Volupte gibi altın renkte gövde yerine, gümüş rengi bir gövdesi var.



Iced Plum, renge birebir baktığınızda çok soluk, açık tonlu bir lila gibi duruyor. Uygulayınca ise mavi alt tonu baskın, lilayı andıran bir pembeye dönüyor.

GÖLGEDE

DİREKT GÜNEŞ IŞIĞINDA

Rujun gloss gibi bir bitişi var parlaklık ve ışıltı dozu bakımından, ben mat görüntüyü sevmediğim ve simli olmayan bir parlaklık verdiğinden bu yönünü çok sevdim.

Beni almaya direkt ikna eden şey yüzümde fondöteni geçtim, cildimi mat tutmak için pudra bile uygulamamışken, kısacası sadece güneş kremi sürüp çıkmışken, yüzüm normalde gayet kusurlu olmasına rağmen ruju denediğimde çok güzel durmasıydı. Rujların en sevmediğim yönlerinden biri, benim kadar tam takım makyajdan kaçan insana "adam gibi bir ten, iyice dikkat çeken bir göz makyajı yap, yoksa suratında iğrenç duracağım" demeleri. Ve yüzünüzde az makyaj varken güzel görünen çok ruj var, ama bunun gibi göz altım bile koyu koyuyken "ay ne güzel bir ruj bu böyle" dediğim hiçbir şey denememiştim. Kocaman bir artıyı oradan aldı.

Böyle açık bir rengi olmasına rağmen, yarım saat bile kaldıktan sonra silseniz dudağınızda farklı bir renk bırakıyor (İngilizcesiyle "staining" diyeceğim türden). Yani tamamen yok olup gitmiyor.

Dudakları inanılmaz nemlendiriyor, yapısı o kadar güzel ki sürdükçe sürmek istiyorsunuz. Ayrıca normalde fotoğraflarda görülebileceği gibi gayet saydam ve hafif bir görüntü vermesine rağmen, istediğiniz ton koyuluğunu elde etmek için üstüste birkaç kat uygulamanız yetiyor.
Zaten sürünce dudakları çok yumuşattığı ve nemlendirdiği için insanın durmadan süresi geliyor, o yüzden tek katta bırakanın çok fazla olduğunu sanmıyorum :)

Kısacası, fazlasıyla sevdim Iced Plum'ı. Anlattığım özelliklere sahip bir şey arıyorsanız kesinlikle öneririm.
Bu serinin fiyatı şu anda 95 lira.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!